Bugün yaklaşık 19 milyon öğrencimiz uzun aradan sonra eğitim-öğretimle buluştular.
Bir de öğretmenlerimizi de dahil ettiğimiz zaman 1.2 milyon öğretmen, aslında yaklaşık 150'ye yakın ülkenin nüfusundan daha fazla olan bir eğitim sistemimiz var. Gerçekten devasa bir sistem.
Bu sene çok erken başladık hazırlıklara. 17 Haziran'da 2021-2022 eğitim-öğretim yılı kapandıktan sonra İstanbul'da başlangıcını yaptık tüm okul yöneticilerimizle bir araya gelerek hem bir yılı değerlendirdik, hem de 2022-2023 eğitim-öğretim yılı hazırlıklarına çok erken başladık. İstedik ki Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken tüm öğrencilerimiz sorunsuz bir şekilde, tüm öğretmenlerimiz sorunsuz bir şekilde, tüm verilerimiz de gönül rahatlığıyla eğitim-öğretimden memnun olacak şekilde hizmetimize kavuşsunlar.
Eğitimde fırsat eşitliği bağlamında her sene ders kitapları tüm çocuklarımıza 1. sınıftan 12. sınıfa kadar ücretsiz olarak dağıtılıyor. Eğitim sistemindeki tüm öğrencilerimiz ders kitaplarını sınıfa gittikleri zaman masalarında hazır olarak görüyorlar. Bu sene bir yenilik yaptık...
Eğitim sistemimizde yıllardan beri, velilerin üzerinde maddi bir külfet oluşturan yardımcı kaynak.
Öğrencilerin mevcut derslerinde yardımcı olabilecek, etkinlikleri içeren, farklı bilgileri içeren, mevcut kaynakları zenginleştiren bir çok öğretim materyali hazırladık, bunu da yardımcı kaynak olarak tüm öğrencilerimize ulaştırdık.
Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladı, 2022-2023 eğitim-öğretim yılı itibarıyla tüm öğrencilerimizin masasında sadece ücretsiz ders kitapları değil aynı zamanda yardımcı kaynaklar da ücretsiz olarak hazırlanacak dedi. 153 milyona yakın ders kitabı dağıtılırken, 136 milyon da yardımcı kaynak tüm öğrencilerimize ulaştırıldı.
Okullara hazırlıkla ilgili 60 bin temizlik elamanını tüm okullarımıza ilk defa okullar açılmadan bir hafta önce gönderdik. Genelde Ekim ayında gönderilirdi, 1 ay sonra gönderilirdi. İstedik ki tüm öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz okula giderken tertemiz okullarına ulaşsınlar.
"Okullara ilk kez doğrudan bütçe ayrıldı"
Biz şunu göstermek istedik tüm Türkiye'ye: Son 20 yılda ülkesi için bu kadar büyük bütçeyi ayıran bir Bakanlık, okulların ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz kalamaz ve o 17 Haziran'daki okullar kapandıktan sonraki bir haftadan itibaren, yazın tüm okullarımıza 3 milyar 750 milyonluk bütçe gönderdik.
Bugün itibarıyla tüm okullarımızın kullandığı bütçe bu paranın 2 milyar 150 milyon TL. Yani okullarımızın bütçesinde hala 1 milyar 600 milyon TL kullanılmak üzere ihtiyaca binaen bekliyor.
Bakan olarak başladığım zaman şunu söylemiştim: Ben reform yapmayacağım, ben sürekli iyileştirme kültürünü eğitim sisteminin içerisine monte etmeye çalışacağım. Çünkü asıl olan şey; iyileştirme kültürüdür, yani yarının bugünden daha iyi olmasıdır.
"1 yılda 3 milyarlık projeyi tamamladık"
4 bin 256 okulun depreme dayanıklılıklarını, güçlendirilmesini ve onarımını yaptık. Temel eğitimde 10 Bin Okul Projesi'ni tamamladık. 1 yılda 3 milyarlık bir projeyi tamamladık. 1 Eylül itibarıyla 20 bin öğretmen ataması yapıldı. Eğitim sistemimizde 1.2 milyon öğretmen var. Son 20 yılda atama yapılmayan bir dönem yok. Bakanlık, değişen önceliklere göre mutlaka öğretmen ataması yapar. Bizim en büyük avantajımız şu: Türkiye'de öğretmen başına düşen öğrenci sayısını da azalttı. Öğretmen başına 40 öğrenci geliyorsa şu an 25 öğrenci denk geliyor. 857 bin dersliğin yüzde 60'a yakınında öğrenci sayısı 25'in altında.
"Kariyer sınavı" tartışmaları
Öğretmen alımlarının tek bir yolu var o da KPSS. Bununla ilgili sosyal medyadaki iddialar gerçek dışı. Biz öğretmenlerimizi sürekli desteklemek için çalışma yaptık. Bu, ilk defa sisteme alınan bir uygulama değil. Biz eğitim sisteminin içine yeni bir unvan sistemi getirmiyoruz. Eğitimini tamamlayan ve sınavını başarıyla geçirenler uzman öğretmen olsunlar istiyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesinde biz bir iyileştirme yaptık. Önceki uygulamada kota vardı. "Belli sayıda uzman öğretmen, belli sayıda başöğretmen olabilir." şeklinde...
Biz istedik ki eğitimini tamamlayan ve sınavda başarılı olan tüm öğretmenlerimiz uzman öğretmen olabilsin, başöğretmen olabilsin.
Şu anda bizim Uzman ve Başöğretmenlik Sınavı'na başvuran öğretmen sayımız, yaklaşık 614 bin.
Şartları sağlayan öğretmenlerimizin yüzde 95'i uzman ve başöğretmenliğe başvurdu.
Yaklaşık 544 bin eğitimcimiz uzman, 70 bin öğretmen de başöğretmenliğe başvurdu.
614 bin öğretmenimizin şu an itibarıyla yüzde 98.5'i de eğitimlerini tamamladı.
Sınavı geçen herkes uzman öğretmenliğe başvurduysa uzman öğretmenliğe, başöğretmenliğe başvurmuşsa başöğretmenliğe geçiş yapacak. Yüksek lisans ve doktora yapanlar sınavdan muaf.
Bir eğitim sistemi, öğretmeni kadar güçlüdür, toplum da öğretmeni kadar güçlüdür. Bizim tüm projelerimizde olmazsa olmaz olan şey, öğretmendir. Biz öğretmenlerimizi sürekli desteklemek istiyoruz.
2020 yılında öğretmen başına düşen eğitim, 44 saatti. Biz dedik ki okul temelli mesleki gelişim programına geçelim.
Okulu merkeze alıyoruz biz. Bunun için 2021 yılında mesleki gelişimi ile ilgili kullanılan bütçe yaklaşık 10 milyon lira. 2022 yılındaki bütçe 292 milyon lira. Bunun yalnızca 210 milyonunu okullara tahsis ettik ve okulların bütçelerinde hazır olarak bekliyor.
Kariyer sistemi ile öğretmenlerin maaşında çok ciddi artış olacak. Başöğretmenlikte yaklaşık 4.500-5.000 lira fark olacak, 3.000 lira civarında uzman öğretmenlikte artış olacak.
Öğretmen başına düşen eğitim saatini 2021 yılında 94, 2022 yılında -şu an itibarıyla- 106 saate yükselttik.
Öğretmenlerimizi mümkün olduğu kadar yüksek lisans ve doktoraya yönlendirmemiz lazım.
Öğretmen niteliğimiz ne kadar gelişirse okul iklimimiz o kadar güçlenecek.
Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi ile ilgili konuşulan iki şey yanlış. Bir: Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi, tüm öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirmek için yapılan bir düzenleme değildir. Bunun için sınav yapmaya gerek yok. Yüzde 30 zam yapmak için öğretmenler sınava alınmaz. İki: Bu süreç, isteğe bağlıdır. Öğretmen istemiyorsa uzman öğretmenliğe de başöğretmenliğe de başvurmaz.
Üçüncüsü de yapılan sınav öğretmenimizin yeterliliğini ölçmeye yönelik bir sınav değildir. Verilen eğitimin ölçülmesidir.
Öğretmenler sadece öğretenler değil, hayat boyu öğrenenlerdir.
Başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik unvanları ilk kez bu yıl uygulamaya konulmadı. Bu unvanlar yıllardır olan bir şey, bazı İyileştirmeler yaparak kotayı kaldırdık.
Uzman ve başöğretmen olma şartlarını sağlayan öğretmenlerimizin yüzde 98 i eğitimlerini tamamladı.
614 bin öğretmenlerimiz eğitimini tamamladı, sınavı geçen her öğretmenimiz uzman veya başöğretmen unvanını alabilecek. Herhangi bir sınırlama yok.
Bir eğitim sitemi öğretmeni kadar güçlüdür. Öğretmenlerimizi sürekli desteklemek istiyoruz.
Öğretmenlerimizi akademik kariyere teşvik ediyoruz, bunu da özlük haklarındaki iyileştirmeler ile mümkün kılabiliriz.
Öğretmenlik Kariyer Basamakları Sınavı, öğretmenimizin yeterliliğini ölçen bir sınav değildir, sadece verdiğimiz eğitimi ölçen bir sınav sistemidir.
Öğretmenlik aynı zamanda hayat boyu öğrenen bir meslek.
Öğretmenlerimizin çoğu Öğretmenlik Meslek Kanunu'ndan memnun ancak sosyal medyada çoğu öğretmen olmayan kişiler tarafından bir manipülasyon söz konusu.
2023 yılı içinde Öğretmenlik Meslek Kanunu'na iyileştirmeler mutlaka gelecektir. Sürekli sahaya kulak veriyoruz.
3-5 yaştaki okullaşma, uzun vadede okullar arası farkı kapatacak. Bu sadece okul öncesiyle değil, aynı zamanda yaptığımız yatırımlarla, diğer projelerle ve okullara arası imkan farklılıklarını azaltmayla ilgili. İstediğimiz şu; tüm okullarımızı hem öğretmen niteliği olarak hem de altyapı olarak aynı seviyeye taşımak.
Bu yılın sonunda üç-beş yaş okullaşma yüzde 14'ten yüzde 50'ye çıkacak. Dört yaş yüzde 35'ten yüzde 70'e, beş yaş da yüzde 78'den yüzde 100'e çıkacak. Beş yaş şu anda yüzde 93'e geldi. 1457 tane bağımsız anaokulu, 10 bin 200 tane anasınıfı açtık. Yeni atadığımız 20 bin öğretmenin 7 bin 503'ünü okul öncesi alanında atadık. Uzun vadede Türkiye için çok kritik adım attık.
Özel okul fiyatlarındaki artışı bu yıl maksimum yüzde 36-37 civarında tuttuk. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğümüz özel öğretim kurumları temsilcileri ile başka neler yapılabileceğine yönelik görüşüyorlar. Velilerimizi rahatlatmak için hangi atımların atılabileceğini değerlendiriyorlar.
Özel öğretim kurumları için bazı iyileştirme çalışmalarımız var. KDV indirimi bunlardan bir tanesi. Yüzde 8 olan KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi için çalışılıyor. Aynı zamanda özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlerimizin SGK primleri ile ilgili iyileştirmeler ilgili bakanlıklarımızla çalışmalar doğrultusunda görüşülüyor. Kalıcı bir iyileştirmeye kavuşturmuş olacağız.
Mesleki eğitim merkezinde 2021'in sonunda yasal değişiklikler yaptık. Hem işveren için hem de gençler için cazip bir mekanizmayı nasıl üretebiliriz? dedik. O zaman tüm ülkede çırak kalfa sayısı 160 bindi, bugün sayı 730 bin. On ayda bu sayıya ulaştık.
Yaş sınırlaması yok. 30 yaşındaki birisi de meslek eğitim merkezine kayıt yaptırabilir.
Bu 4 yıl içerisinde asgari ücretin yüzde 30'u kadar ücret alıyordu öğrenciler ve iş hastalıklarına, iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı da sigortalanıyordu, iki tane avantajı vardı. Ama işveren bu yüzde 30'u veriyordu. Biz de dedik ki; işveren vermesin, işveren sadece işletmesine alsın, yani eğitime katkıda bulunsun. O yükü devlet olarak üzerimize aldık. Aynı zamanda bir ilave daha yaptık; üçüncü yılın sonunda kalfa olanlar, yani bir sertifikasyon atlayanlar yine asgari ücretin yüzde 30'unu almaya devam ediyordu, bunu yüzde 50'ye çıkartalım dedik.
Biz aslında ekonomik sisteme ara eleman yetiştiriyoruz. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için özellikle en kritik olan çıraklık ve kalfalık adına adım atıyoruz.
25 Aralık 2021 tarihinde 3308 sayılı eğitim kanununda ciddi 3 tane değişiklik yaparak mesleki eğitim merkezlerindeki 159 bin olan çırak-kalfa sayısını 730 bine çıkarttık.
Mesleki eğitim merkezlerinde 1 gün okula gidiyor 4 gün o işletmede gerçek iş ortamında usta öğreticinin mentorluğunda eğitim alıyor.
Şu anda sisteme giren bir genç mesleki eğitim merkezine gittiği zaman ayda 1.700 TL cebine giriyor. İş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanıyor ve eğitimlerini tamamlıyorlar. 3. yılın sonunda kalfa olanlarda 2.700 TL'ye yakın olarak bir ücretle eğitim öğretimine devam ediyorlar.
Makine üzerine teknisyen olmak isteyen ortaokul mezunu bir kişi 4 yıllık bir eğitimden sonra usta oluyor. Teknisyen unvanı oluyor. İş yeri açma belgesine sahip oluyor. Ve bunları kullanmasa da herhangi bir işletmede çalışmaya devam edebiliyor.
Mesleki eğitim merkezlerinden mezun olanların istihdam oranı yüzde 88.
Aktif olarak çalışan, öğrencisi olan tüm okullara da kütüphane yaptık. 26 Ekim 2021 tarihinde Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesine başlattık bu projeyi. Biz eğitimde fırsat eşitliği, yani okullar arası imkân farklılıklarını kaldırmak için tüm okullara kütüphane yaptık. 16 bin 361 tane kütüphaneyi 2 ay gibi kısa sürede yaptık.
Bu proje başlamadan önce 28 milyon kitap vardı tüm kütüphanelerde. Biz hem mevcut kütüphanelerin içeriğini zenginleştirdik. Hem de yeni kütüphanelerdeki kitaplarla birlikte şu an 80 milyon kitap öğrencilerinizi bekliyor.
Sadece İstanbul ve Ankara'da değil, Türkiye'nin tüm noktalarında o illerde yaşayan insan hazinelerini okullarla buluşturacağız inşallah.
Bizim eğitim sistemimizde 6 bin 970 tane köy okulu atıl duruyor. Yani isteyen herhangi bir valilik, kaymakamlık, farklı şeyler için kullanıyorsa Millî Eğitim Bakanlığı isterse veriyor. Dedik ki bunları tekrar açalım.
Köy ilkokulunu açabilmek için öğrenci sayısı kriterini kaldırdık. Yani isteyen her köy okulunda öğrenci sayısına bakılmaksızın eğitim öğretim yapılabilir. Ana sınıfı açılması için 10 öğrenci şartını 5'e düşürdük. Sadece bu adımımızla 1800 tane köyümüzde 20 bin yavrumuz anaokulu ile buluştu.
Biz ayda 1 milyon vatandaşımıza eğitim hizmeti sunuyoruz halk eğitim merkezleri üzerinden.
Hedefimiz bugün itibarıyla 1500 tane köy okulunu köy yaşam merkezine çevirmekti. Bugün itibariyle 1600 tane köy okulunu köy yaşam merkezine çevirdik. Yıl sonuna kadar 6 bin 970 tane köy okulunun tamamını köy yaşam merkezine çevireceğiz.
Okulların hepsini elden geçiriyoruz. Vatandaşların, tarım, hayvancılıkla ilgili kurs almasını sağlıyoruz. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığımızla da ciddi bir iş birliği içerisindeyiz. Mesela Ankara'da Aydıncık'ta Altındağ Belediyesinin sınırları içerisinde bir köyümüzde köy yaşam merkezi kurduk. Orada arıcılık kursu veriliyordu. 2 hafta sonra arıcılık sertifika törenine gittik.
Yani çocukları orada eğitim alıyor. Babaları anneleri de bir tarafta başka bir eğitim alıyorlar.
Burada en önemli şey kadınlarımızın aslında güçlü olabilmeleri, istihdam edilebilirliği ve üretime katkı yapmalarıyla ilgili çok önemli bir süreç bu.